30 Aralık 2010 Perşembe

aşk cebiri

Bir kadın sevme ihtimalime 1/100 veriyorum, bir kadının beni sevme ihtimaline de 1/1500 verdiğimde ortaya çıkan rakam 1/150000. Ne dersiniz? Evet dediğinizi duyar gibiyim sevgili istanbullular.

29 Aralık 2010 Çarşamba

bunları alın ablacım.


bunları alın ablacım.

abi çok az kaldı. bugün salı. 3 gün daha hasta olmazsam, bu dönemi hasta olmadan bitirmiş olacağım. bu benim için çok ekstraordiner bir durum. biraz düşündüm. neden diye sordum. zira bugün orçunun arabasıyla döndük eve.

1. sisim var. vücut direncimi artırıyor.

2. ablacım var. abla girmeyen eve doktor girer. evin temiz olursa kalbin de temiz olur.

3. kütüphane sıcak valla, bi daha kayıt döneminde "75 lira para veriyoruz, bunlar nereye gidiye yeea" demeyeceğime söz veriyorum.

4. havalar soğumadı gitti. hayır ince çıkıyorum, yine hastalanmıyorum.

5. her hafta düzenli sporumu yapıyorum.

6. deri ceket. deri ceket yani.

bu hafta da hastalanmazsam hepinize kebap ısmarlıycam.

21 Aralık 2010 Salı


Check-up sonuçlarını açıklıyorum:

Boyum 1.64.
Fikir vermesi açısından
Woody Allen 1.65
Emre Belözoğlu 1.71
Akon 1.78

Kan verirken fenalaşıyorum.
Fikir vermesi açısından
Gözler kararıyor
Beniz soluklaşıyor
Hemşireler gülüşüyor

AIDS değilim.
Fikir vermesi açısından
Bu aralar sevişmiyorum,
Yalnızım,
Bu aralar sevişmiyorum.

Check-up keyfini American Hospital'la yaşayın.

19 Aralık 2010 Pazar

fifi


cuma rapor geldi. update ettik. deneysel, uçkur, ceset, fifi, sessiz ölüm. google'a fifi yazdım, bu fotoğraf çıktı. 3 sene sonunda beni bile alıştırdınız lakabıma, teşekkür ederim.

fifi.

değişmez di mi, bundan sonra?

13 Aralık 2010 Pazartesi

nevermind bebeğim


Cezaevi arabasına bindirilen bir babanın oğlu arabanın arkasından koşuyor,gözlerim doldu hafiften bizde duygusal adamız ama on dakika sonra kendi dertlerime hem de hiç önemi olmayan dertlerime döndüm yüzümü.90’lı yılların ortalarında çağrı atma diye bir olay vardı.Artık kalmadı belki bugünkü karşılığı face’ten poklamak olabilir.Bazen samimi bir mesaj insanı uzaklara götürür ve ben hep o uzakların ağzına sıçarım.Sonra pişmanlık,amına koyduğumun pişmanlığı.Pişmanlık bana hep özletir.Bu aralar soğuk günlerde yatakhaneden bahariye’ye çıkmayı özlüyorum.Başka şeyleri özlediğim için özlüyorum.Özlediğim için içiyorum,özlediğim için kusuyorum.Ama her seferinde ortalığa kusuyorum.Boş ver ihtimalleri ihtimal falan yok bu gözlerde sadece özlem.Özlem kim ulan?Benden daha iyi insanlar var etrafta, onlara bakıp utanıyorum.Utandığımda konuşamıyorum.Utanmak kötü.Ben denizde şaka yapıyorum sonra şakaları kaka yapıyorum.Hadi ben arka odaya geçiyorum,görüşürüz.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Kalecinin penaltı anındaki endişesi


Teklifine cevap bekleyen yağız bir delikanlının endişesi ve heyecanı nasıl tarif edilir? Tatlı hayaller düşler sahnesinde bir bir gezinirken, yüksek ihtimalin hepsini yok etme olasılığı nasıl bir şeydir? Kalp ritm duygusunu kaybettiğinde pankreasın normal işlediğini kim iddia edebilir? Bu telaş başka neye benzetilebilir? Batuhan zarif, Batuhan klas, Batuhan çabuk.. Allah vergisi bir yetenek golle burun burunayken ayağını nasıl yere vurabilir? Gazamız mübarek olsun çocuklar. Hayat tek, biz hepimiz.

6 Aralık 2010 Pazartesi


bina sessizdi, hatta bi ışık yanıp sönüyodu falan. filmlerdeki gibi. iki kat aşağı indi ve üzerinde bay wc yazan kapıyı iterek içeri girdi. florasanlar yandı. "biri geldi lan, kalkın" dercesine. bi tanesi uyanamamıştı hatta, geç yandı. en sağdaki pisuvara gitti. eğer boşsa, her zaman en sağdaki pisuvarı tercih ederdi. dalgındı. 10a kadar saydı. durdu. başını pipisinden kaldırdı ve yukarı baktı. irkildim. "bu nasıl bi karakter amına koyim" dedi. "bu mu yani yapabildiğin, 'Her zaman en sağdaki pisuvara giderdi.'?". okuyucularım küfür etmeme pek alışık olmadığı için şaşırmışlardı. kulaktan kulağa fısıldayanlar vardı, bir de kahkaha atanlar.

yanına bir adam geldi, o saatte o binada başka bi adam. heralde onun da dersi vardı o saatte. bunlar güzel kafalar diye düşündü kendi kendine. bu saatte derse falan giriyoruz. biz başka türlü insanlarız. şöyle bi süzdü yanındaki adamı. biraz boyu uzundu. ethan hawke'a benziyor diye düşündü. this is HOLLYWOOD. işi bitmişti. toparlandı. elini yıkadı. kurulamadı, kel kafasında gezdirdi ellerini. seksi ha?

bina sessizdi, hatta bi ışık yanıp sönüyodu falan. filmlerde oluyor ya korku unsuru hesaabı. bi kat aşağı indi ve üzerinde bay wc yazan kapıyı iterek içeri girdi. içeride biri vardı. en sağ pisuvardaydı. kendi kendine konuşuyor gibiydi. yukarıya bakıp falan. içinden bu nasıl anlatıcı diye geçirdi. zaten olayın nasıl geliştiğini okuyucu anlardı ne de olsa, bu kadar ayrıntıya gerek var mı. sesini çıkarmadı. zaten çıkaramazdı. ağzına sıçardım. fermuar açıldı.

bilmeyenler için bu olayı biraz daha ayrıntılı anlatmakta yarar var. erkekler tuvaletinde pisuvarlar vardır. mutlaka görmüşsünüzdür. ayakta işeyebiliyoruz biz. ben ilk blog olaylarımda bu lütfa şükretmiştim. ayakta işemeye övgü. fermuarı açıyosun, çok afedersin malı çıkartıyosun ve gerisine karışmıyosun. temiz iş. en sonunda pıt pıt iki sallayıp geri koyuyosun. bunlar gerçek. daha çok överim de. kylie minogue'un son videosu var şu anda vh1da biraz dikkatim dağılmış durumda.

yanındaki adama baktı. biraz kısaydı. çok sakalı vardı. önüne döndü. kylie'yi düşündü. yanındaki adam işini bitirip çıkarken dans ediyordu. bi yandan ihtiyacını giderirken bi yandan show me yo genitals şarkısı eşliğinde dans ediyordu. ayakta işeyebildiği için bir kez daha mutlu oldu. elini yıkadı. kurulamadı, kel kafasında gezdirdi ellerini.

tam o çıkarken ben girdim içeri. kulağımda kulaklık, hiç sahip olmadığım rihanna şarkıları dinliyorum. gittim işedim. benim programım music for the masses.

Come here
Rude boy, boy
Can you get it up
Come here
Rude boy, boy
Is you big enough
Take it, take it
Baby, baby
Take it, take it
Love me
Love me

Rumuz: PostmodernizmleTKdersindeOkuduğumBirHikayeKitabıİleTanıştım

2 Aralık 2010 Perşembe

Los Angeles




Şükran Günü sebebiyle gittiğim Los Angelestan yeni döndüm. Amaç hindi yiyip arkadaşın muhteşem manzaralı evinde 4 gün vakit geçirmekti. Amaca ulaştim ama çok farklı kafalarda dolaştım. Evin garajındaki Porsche tan bahsetmeden geçemeyeceğim. Birde elemanın babası avukat. Amerikan rüyasını yaşadım. Yaşamakla kalmayıp sömürdüm. Beverly Hillste köpek gezdirip Authentic Turkish Rug dükkani açmayı hayal ettim. İskender yiyip üstüne Meksikan karaoke partisine gittim. Detay isteyenler asağıya.

Yola çarşamba sabahı çıktık. Tayfa 3 kişiydi. Ben, Amerikalı Arkadaş ve İngliz kız. Uzun bir yolculuktan sonra arkadaşın eve ulaştık. Bizi üvey annesi ve babası karşıladı. Her ecnebi gibi ismimi telaffuz etmede sıkıntı yaşadılar. Daha sonra gümüş çatal bıçakla tatlı getirdiler. İlk dakidan golü attılar. Aha dedim film başlıyor. Gümüş çatal bıçak artı tatlıdan sonra buzlu bademi beklemeye başladım. Maalesef gelmedi. Arkadaşın ısrarı sonucu sahile indik. Orada bir elemanın evine gittik. Takıldık ettik geri döndük. Vasattı.

Perşembe günü Şükran günüydü. Bizim bayramdaki gibi akraba ziyareti yaptık. İlk once elemanın öz annesine gittik. Annesine bizim geleceğimizi söylememişti. Annesi bize uzaylı gibi baktı biraz. Zaten hafiften tırlatmış. Eve ne bulduysa doldurmuş. Artistim diye geçiniyor. Neyse dışarı çıktık İngiliz kızla bir hava almak için. İçeri girdiğimizde kadın bir anda sıcakkanlı moda geçti. Sarılmalar özür dilemeler felan. Whaz up teyze whats goin on there dedim. Kusura bakma anam dedi alien zannettim sizi. Sonra dünyanın en tırt kahvaltısını yaptık. Fare yese doymaz o derece. Herşey organik felan ama iki gram koymuş teyzem. Neyse dedim bunların adet böyle. Daha sonra Venice Beache gittik. Adamlar plajın kıymetini biliyorlar. Temiz tutmuşlar hep plajı. Full evsiz doluydu sahil. Sonra eve geri döndük. Arkadaşın babası ve üvey annesiyle hindimizi yedik. Onlarda farklı bir kafadalar. Mutlu triplerindeler ama mutlu değiller. Yanlızsın bir kere garajda Porsche olsa ne olur. Neyse dayıyıda hoş görmek lazım. Sistem böyle burada. 70 lerde Türkiyeye gelmiş. Maceralarını anlattı. Atatürk hayranıymış. Ama Che’nin çantasından Nutuk çıktığına inanmıyormuş. Hayal kırıklığına uğradım.

Daha sonra Amerikalı arkadaşın arkadaşının evine geçtik. Orada çok ilginç bir karakter vardı. Afganistan’da asker olan kuzenleri onların evdeydi. Eleman İngiltere doğumlu. Kafayı yemiş manyağın teki. Korktum bir an şimdi banada saldıracak diye. Yakın durmamaya çalıştım.

Cuma günü Beverly Hillse gittik. Oh yeah I wanna yeah. Görmediğim kadar lüks araba gördüm. En son görüğüm araba özel yapım Bugattiydi. Ehh artık bokunu çıkardınız dedim. Hollywooda geçtik orada. Yıldızları gördük. Ama kaldırım taşı olarak.

Cumartesi günü. Gezi boyunca en eğlendiğim tatmin olduğum (lan yoksa?) gündü. Elemanın annesine gittik. Sonra internetten bulduğum Türk restoranına gittik. Okuldan diğer arkadaşlarda geldiler. Siparişleri ben verdim. Zaten elemanlar yemek isimlerinden bir şey anlamıyorlar. Ortaya döşedim. Çoban salata, içli köfte, sigara böreği, pastırma, kıymalı börek, dolma birde babaganuş söyledim. Ortaya da kuzu ve tavuk şiş artı et döner ve iskender söyledik. Gençler utanmasa tabakları yalayacaklardı. Sünnet ettiler bütün tabakları. Tatlı olarak ayva tatlısı, kaymaklı ekmek kadayıfı ve kazandibi söyledim. Türk kahvesi içtik birde üstüne. Tatlılara bayıldılar. Türk kahvesinde fal muhabbeti döndürüp prim yapmak istedim. Ama falımıza bak diye tutturdular. Yok dedim o beni aşar. Yemekler Türkiye standardlarının üstündeydi. Pazar günüde geri döndük.

Genel olarak Los Angeles gezim güzeldi dostlar. Salı günü akademiyle hesaplaşmam var. Çarşamba yeğenimin yanına gidiyorum. Behzat Ç. yi yayından kaldırıyorlarmış. Göz yaşlarımı tutamadım bu haber karşısında. Fotoğrafta kimin hangi ülkeden olduğunu bilene benden çeşitli hediyeler var. Kalın sağlıcakla.

1 Aralık 2010 Çarşamba

Ginsberg usta ve haikular


Drinking my tea
Without sugar-
No difference.

Çayımı içmek
Şekersiz-
Fark etmiyor

--------

The sparrow shits
upside down
--ah my brain&eggs.

Serçe sıçrıyor
baş aşağı
ah! beynim ve yumurtalar.
çev:Cavit Mukaddes
kadıköy underground v.7