31 Ocak 2011 Pazartesi

Tutunamadık-2



Sınavdan bir gün önceydi. Son kızılderilinin facebookta fotoğrafıma yaptığı yoruma bakıp düşünüyordum. O anda karar verdim. Burama kadar gelmişti artık. Yeter Fatih dedim kendi kendime. Yeter bir sınav için bu kadar stres sıkıntı yaptığın. Akademiye lanet okudum. Ama bir bok olmadı. Ertesi gün gidip sınavda çocuğu koydum. Tıpkı bugün cheeseburger yemeyeceğim deyip her gün yediğim gibi... Tıpkı bugün spora gideceğim deyip hiç bir gün spora gitmediğim gibi... Tıpkı bugün düzenli çalışıp sınav zamanı yatacağım deyip sınav zamanı eşekler kadar çalıştığım gibi... Tıpkı bloğa düzenli yazı yazacağım deyip yazmadığım gibi. Tıpkı her Allahın günü bugün o kızla tanışacağım deyip her Allahın günü o kızla tanışmadığım gibi... Tıpkı bugün tutunamayanları bitireceğim deyip her seferinde Allahın belası 15. bölümde takılmam gibi... Tıpkı odamı bundan sonra her gün düzenli tutacağım deyip hiç bir gün düzenli tutmamam gibi... Tıpkı her gün başkası olmaya çalışıp günün sonunda kendim olduğumu anlamam gibi...

Günün sonunda, yapabildiklerimiz kadar adamız, sanırsam. Tıpkı kendimizi kandırabildigimiz kadar mutlu olduğumuz [1] gibi... Ama ben hayal gücümün sınırları kadar adam olmak istiyorum.

Artık her hafta bir midtermüm var. Salı günü 50 yaşında bir teyze ve diğer iki amerikalı kardeşimle kök hücre sunumu yapacağım. Teyze 50 yaşında yanlış duymadınız. Calculus sınavı varmış yarın. Hayal gücü hepimizden geniş sanırsam.
Fotoğraf şu anda kaldığım odaya ait. Ben çektim. f 5.6 iso 400 1/40 - Bol ışıklı günler.

Referanslar:
[1]-Ozan Baştürk adlı şahsın Facebook statüsü. 30 Ocak 2011 günü erişim yapılmıştır.

Notlar: Abi şahıs felan yakışmamış biliyorum ama akademi insanı insan yerine koymadığı için mecbur formal yazdım. Plagirism hiç sevmem.
Fotoğraf ile ilgili değerler tamamen uydurmadır. Geyik amaçlı yazılmıştır.

24 Ocak 2011 Pazartesi

Hep beraber üçlü! Hep beraber!


...izel-çelik-ercan...mazhar-fuat-özkan...okan-emre-suat...cenk-zafer-altan...at-avrat-silah ... ...kadın-alkol-uyuşturucu ... athos-phortos-aramis ... 90-60-90 ... berlusconi-putin-tayyip ...

Bu üçlünün yanında hiç birinin adı geçmez..

18 Ocak 2011 Salı

Tutunamadık


"Bir kere... bir kere dedim ki bir şans ver dedim... hayır dedi..."
Bu hafta Behzat Ç. izleyenler anlamışlardır. Bunlar Harun reisin haykırışları. Hangimiz haykırmadı ki zamanında Harun gibi. Belki münir ve kolat... onlarında karizması yeter zaten.
Hayat aynı buralarda. Değişen bir şey yok. Akademiyle uğraşmaya devam. Staj arıyorum vs...
Fotoğraf makinesi aldım kendime. Hemide DSLR. Amacım sümüklü çocuklar ve yüzü kırış kırış olmuş nineler bulup çekmekti. Burda onlardan pek yokmuş. Sokak çocuğu da bulamadım. Artık Türkiye'ye dönünce çekeceğim. Çektiğim fotoğrafları da kız arkadaşlarıma gösterip prim yapacağım.

Maalesef tutunamadık abiler. O zaman herkese kucak dolusu sevgi benden...

14 Ocak 2011 Cuma

susuz yaz -1


Yaşları 10 ila 12 arasında 4-5 erkek çocuğuyduk.Her yaz bir araya gelip çeşitli ticari ve sosyal faaliyetlerde bulunurduk.Çoğumuzun saçları kısaydı.Yazın hem terlemeyelim hem de pislik olmasın mantığıyla yapılan alabros traşlar aşk hayatımıza ve karılı kızlı ortamlara girmemize hep engel olmuştu.Tayfada reis,patron gibi bir kimse yoktu, herkes yeri geldiğinde birbirini dövebiliyordu.Çoğulcu demokrasi hakimdi.Zaten yapılacak şeyler belli olduğu için çok da tartışma çıkmıyordu kararlar alınırken.Sabahtan akşama top oynuyor, güreş ediyor,uçurtma uçuruyorduk.En büyük aktivitemiz; cuma namazı için diğer köye kalkan minibüslere binmek ve farzı kıldıktan sonra başka bir köyün tozlu yollarında güreşmek, sebillere ağzımızı dayayarak kana kana su içmekti.Cami gelişmişlik demekti ve adamlar ciddi gelişmişti.
O yaz ilk ciddi ticari faaliyetimiz olan bira şişesi toplayacılığına giriştik.Geceleri deliler gibi dolaşıyor abiler, ablalar nerde demleniyor kesiyorduk.Sabah çıkıp sermayeyi topluyorduk.Bir kısmımız içerde bakkalla çetin pazarlıklar yaparken diğerleri 'memo' marka dondurma aşırıyordu.O gece ilk ciddi kararımızı aldık oybirliğiyle ; çalmayacaktık.Hocanın o haftaki vaazıda etkiliydi bu kararda.Bütün kazandığımızı çekirdek ve kolaya yatırıyor, geleceğimiz ve hatunlar üzerine hiç konuşmuyorduk.Zaten kitap okuyan ve müzik dinleyen lavuklar etrafta uzun saçlarıyla gezdikçe, biz top oynayan kısa ve biçimsiz saçlıların pek bir şansı yoktu.
Bir gece kumsalda ateş yakılmış gençler gitar çalıp söylüyor, orta yaşlı abiler çocuklarıyla ateş başında takılıyordu.Bizde arkada bir yandan çekirdek çitliyor bir yandan da biraların yüzde kaçının şişe olduğunu hesaplamaya çalışıyorduk.En nefret ettiğimiz insan bira şişesini kıran ve kutu bira içen insandı o yıllarda.Ateş yüzünü aydınlatmıştı, babasının dizinde eğlendiğini sanan kemik gözlüklü kızın.Aşık olmuştum.Kemik gözlükleriyle 9 yaşımdan beri kurduğum sekreter fantazisi için biçilmiş kaftandı.Peynir gibiydi mübarek.Gece çekirdeğinde kimseye bahsetmedim aşık olduğumdan ve aşık olduğum anlaşılmasın diye neşeli bir tavır takındım, el şakaları yaptım.Tayfadan başka biride aşık olmuşmudur acaba diye kıllandım bütün gece.
Şişe pazarı artık bizi doyurmuyor,işleri büyütmemiz gerekiyordu.Kemik gözlüklü bir kıza aşıktım ve saçlarım gerçekten çok biçimsizdi.O gün ilk ciddi kişisel kararımı aldım; saçlarımı bir daha ki sefere şekilli kestirecektim

fikir


Uzundur estetik üzerine düşünüyorum. Slovenyadaydım, kaldırıma oturmuş, bir grubu dinliyordum. Bu kız da oradaydı, dakikalarca izledim. Dünyasına girmeye çalıştım, kapıyı aralamadı bile.

10 Ocak 2011 Pazartesi

tozlu raflar2

msn yaşam


Kariyeri, ailesi ve tanrı sevgisinin kafasını fazla kurcalaması yüzünden uykusuz geceler geçiren Justin Bieber, gerçek bir deli olduğunu öne sürdü.

Kafasının normal insanlardan farklı çalıştığını ancak bunun iyi bir müzisyen olmanın gerekliliği olduğunu düşünen 16 yaşındaki Justin, Vanity Fair şubat sayısına kapak oldu. Dergiye verdiği röportajda, 'Hasta olsam bile yatamam, çalışmalıyım. Çok sinirli olsam bile yüzüme daima bir gülümseme yapıştırmak zorundayım. Kariyerim için kendimden ve özel hayatımdan feragat etmek zorundayım. 'dedi.

Justin şu günlerde genç yıldız Selena ile birlikte anılıyor.

1 Ocak 2011 Cumartesi

WikiLeaks3

2010'un son 72 saati

günlük tarzı yazılarıma bi ara vermiştim, blog biraz daha güzel oldu. hemen geri döneyim. (farketmeden çok uzun yazmışım.)

çarşamba akşamı tb'de dersim var. bir de ne göreyim. merdivenlere caz korosu dizilmiş, acapella gibi bişeyler yapıyorlar. diğer merdivenlere de başka insalar dizilmiş, aşağı sarkmak suretiyle koroyu izliyor, dinliyorlar. hemen aralarına katıldım. neşelenmedim desem ayıp olur. tebrik ederim. sonrasında ne olup ne bitiyor diye aşağı indiğimde bir de ne göreyim. ne göreyim. bölümümüzün kokteyli varmış. hocalar ve asistanlar ellerinde şarapları, viskileri takılıyorlar. çerezler, merezler derken ardından serdar altok elinde pizzalarla girmez mi içeri? dedim hocam bak kadıköy anadolulusun, öpücem. ben viskiyi görmediğim için direk şaraba hücum ettim tabi. özgür ve alkol sorunu diye ayrı bir yazı yazıcam. olm daha ilk yudumda insan kızarmaya başlar mı yahu. keşke ilk bardaktan sonra devam etmeseydin dediğinizi de duyar gibiyim sevgili okurlar. ama yok. üstelik sonra derse de elimde şarapla girmeme gerek var mıydı onu da sizin takdirinize bırakıyorum. en son kyriakiye "tamam da bu dionyssos'un festivali bunlar niye athena'ya dua ediyolar" diye sorduğumu hatırlıyorum. ders çıkışında kütüphaneye gittiğimde suratımdaki kızarıklık arkadaşların dikkatini çekmiştir. tabi bu kadar alkolün ardından geceyi bir erkekle yatarak geçirmiş olmam sizleri şaşırtmayacaktır. münirin evinde kaldım gece, yer yok abi ne yapalım, yatak da bi buçuk kişilik olduğu için ben buçukluk yeri kaptım. hayır savunma yapmak zorunda mıyım kardeşim alla alla?

perşembe günü dönemi bitirdik akademinin izniyle. bildiğiniz gibi after midterm partylerden, after finals partylerden vazgeçmeyen bi tayfa olduğumuz için bunu guitar hero oynayarak kutladık. çoğumuzun ilk seferiydi. benim dışımda herkes gayet rahat alıştı, eğlendi, çaldı, söyledi. olmuyor abi, ben de müzik yok. ritm yok bende. anlamıyorum, üstelik adli tıp raporunca kanıtlanmış bir şekilde sanatçı kulağına sahip bir insan olmama rağmen. aynen bunu dedi adam. yoo senin kulaklarında sorun yok, sanatçı kulağı var sende. ama yok arkadaş. bu sadece otobüste arkamda konuşan insanların söylediklerini duymama sebep oluyor. sonrasında da insanlara kızıyorum, niye bu kadar yüksek sesle konuşuyorlar diyerek. çünkü bildiğiniz gibi batılı bi insanım. onu da anlamıyorum aslında, hepimizin bildiği gibi toplu taşıma araçlarında "yabancı yüksek sesi" diye tabir ettiğimiz bir olay var. bunlar kendi ülkelerinde böyle değillerdi sanki. neyse, bunlar hep böyle yüksek sesle konuşuyorlar, ben şimdi batılı da olamıyorum. of kimlik bunalımı =( nereden nereye geldik sevgili okur. guitar heroda münirin ciddiyeti gerçekten alkışlanacak nitelikteydi. akşam da halı saha vardı, ben zannediyorum ki hepimiz eve gidicez eşyaları alıcaz halı sahaya geçicez. meğer bi tek benim eşyalarım yanımda değilmiş. eve gittim onları aldım geldim ve halı sahada farklı bi maç oldu.

cuma günü de hayvan gibi uyumuşum afedersiniz. 500A ile geçtim karşıya. fatih tuncer'le beraber bindik otobüse. nasıl bi tesadüfse artık. çok büyük bi hata yaptım ve erasmus'a gideceğimi söyledim. ja das is götland diyip duruyor. kadıköyde ayrıldık, sakaryaya gidecekmiş. neyse, geleneklerini kaybetmemiş bir aile olduğumuz için yılbaşı hediyeleri alıyoruz birbirimize. kadıköyde bu işleri hallettim. bahoya giderken ilay çokyiğit'i gördüm. selam verdim. beni tanımadı. beremi çıkarmak zorunda kaldım. beraber sessizce bahoya çıktık. ben oturmadım. orta kahve 2007-2008 sezonu konseptine geri dönmüş. bol sigara dumanı. seco saat 3 gibi votkaya başlamıştı. bilmiyorum o gece nasıl bitti. ayrıca orta kahvenin oradaki tek büfede tanınıyor olmak 2010un son saatlerinde beni gerçekten tarifsiz bir mutluluğa iteledi. yılda 3 kere gittiğim bir yerin bana hürmet gösteriyor olması çok saçma diil mi? geçen sefer espri yapıyolar falan zannetmiştim. kasadaki sarışın adam bildiğin hal hatır sordu, işe mi başladın sen dedi. dönerin başındaki abi de selam kardeş falan dedi. noluyor dedim. evime geldim. 4 el tombala oynadık, 5 liramı 6 lira yaparak kara geçtim. ayrıca bu sabah itibariyle bi jack daniels ve bi küçük rakıya el koydum. ve de şu an hasta değilim. bu yüzden isteyenlere kebap ısmarlayabilirim. bunca yıl sonra yeni yıla annelerle girmek, garip olduğu kadar güzel de geldi, beraberinde ise erken yatmayı getirdi. tabi erken yatınca erken kalktım. yeteri kadar alkol almış olmama rağmen işte 8.30da ayaktayım ve can sıkıntısından sizlere hitap ediyorum birbirinden değerli okurlarım. elimde muz, tvde vh1, aklımda 400 gram salam var. hepinize iyi seneler dilerim. (can çakırı kim üzdüyse hesap versin.)

not1: yalnız bişey diyim mi. lukelayk.
not2: muhteşem yüzyıl diye bi dizi varmış. tutmaz o dizi.