30 Mart 2011 Çarşamba

Kürk Mantolu Madonna



boğaziçiyle beraber, hayatıma çift kişilik yatak girdi benim. kimi zaman yalnız, kimi zaman sevdiğim kadınlarla beraber uyandım o yatakta. bu aralar uyanmakta biraz zorluk çeksem de her sabah uyandım.

ben baharın geldiğini o yatağın içinde anlardım. uzun, yorucu bir kışın ardından bahar bizim diyarlara kuş sesleriyle gelirdi. bilen bilir, evimiz yeşilliklere baktığı için arka bahçemizdeki kuşların ötüşü bizim odalarımızda yankılanırdı adeta. ve ben o yataktan kuş sesleri ile kalkarken anlardım baharın geldiğini metropolümüze. ve sizler, ekleyebilirdiniz "yazış da" bağlacını cümlelerimin sonuna.

cidden ama bahar geldiğinde evde kuş sesleri duyabiliyoruz, yalan değil. arkadaki plazanın güzel bi bahçesi var bence.

bu yaz bahar gelmedi. çünkü bu yaz kuşlar gelmedi. pencereden baktım sabah uyandığımda, yoklardı. acaba... acaba biz insanlar mıydık onları korkup kaçıran? bir hata mı yaptım geçen sene de bu sene beni uyandırmaktan vazgeçtiler? neydi suçum? neden bu eşsiz sesten mahrum kaldım?

"2010 yılında çıkan yasayla artık apartmanlara ısı yalıtımı zorunluluğu getirildi. Yasal zorunluluğun yanı sıra bu yalıtım sayesinde kışın soğuktan %60-70, yazın aşırı sıcaktan %5 civarında korunmak mümkün. Isı yalıtımı (mantolama) hakkında bilgi ve apartmanımızın diğer sorunları hakkında konuşmak amacıyla 3 Nisan Pazar günü saat 16.00'da toplantı düzenliyoruz."

ama bizden önce harekete geçmişlerdi onlar.

anladım ki bu bahar kuş sesleriyle değil, matkap sesleri ile gelecekti. yan apartman mantolama yaptırıyordu.

sabah 8de matkapla duvar mı delinir amına koyim?

18 Mart 2011 Cuma

tirtirtiramisu


"bu gece benim gecem"i iki kez söylemek yerine "bu gece benim gecem, bu gece bizim gecemiz" diyerek seyircisinin kalbini çalmaya and içmiş yavşak bir popçu edasıyla, selamlar justıbakko.

keşke ben de kafam güzel olduğunda sevdiğim kızları anlatan -burada türkçemizin bir eksikliği daha ortaya çıkıyor, şu an sevdiğim kızları mı yoksa eskiden sevdiğim kızları mı kastediyorum bilemezsin- bir insan olsaydım. geçen akşam arkadaşlarlayız, tiramisu yemişiz, güzel bi sürpriz gelmiş eve falan. güncel konularla, felsefik sorunları harmanlayıp çay içiyor, şarap yudumluyorduk (bkz. batuhan kardeşimin güzel üslubu). bu sefer gerçekten mum ışığındaydık, en azından bir mum vardı.

ben nasıl olduysa, hemen kızarıp sızmamıştım. ama şişenin de sonuna gelmiştim. misafirlerimiz evden ayrılmıştı. sisim dj kabinine geçmiş, bize gençlik yıllarımızın en sevdiğimiz şarkılarını çalıyordu. ben de kitleye kitleye autumn'u kitleyebilmiştim. autumn dedim, kardeşim dedi. autumn dedim, talin budak diye bi hocamız var, matematikten soğutuyor ya dedim. ya kadın eline almış bir kağıt, sadece tahtaya yazıyor abi. bir de mesela aynı dersi 3-4 sene önce vermiş, birebir aynı şeyi yazıyor abi. hataları bile aynı. dersin hiçbir motivasyonu yok. ben çıksam ben de anlatırım aynı dersi, hatta daha iyi anlatırım. sen de anlatırsın autumn, sen bile anlatırsın abi. nasıl olacak abi bu iş dedim. ne cevap verdiğini hatırlamıyorum, vermemiş de olabilir.

ben erken ölüyorum, ben üzüleyim. sen üzülme.

9 Mart 2011 Çarşamba

blog açılmış


incesazla uyandım. derse gitmem gerekiyordu. camdan yağan karı gördüm. netbook'u açtım, hemen webmail. lecture cancelled. hoop yatağa geri. rüyamda marstan dünyaya geri döndüm, uyuyan dünyaya haykırdım: 'dünyeeeeeaaaaaa!! geliyorlaaaaaaaarrr!! uyanın, savaşa hazırlanııııııınn!!!'