29 Nisan 2017 Cumartesi

Her içtiğimde çok içerim...

Her sevdiğimde çok severim...

Hiç...

21 Kasım 2015 Cumartesi

Comeback...

Motor sevdalısı Çamur Abimin de dediği gibi "motorculukta kıdem, platin sayısıyla ölçülür."

Yazarlıkta kıdem ise başarısızlıklarla, hayal kırıklıklarıyla ölçülür der Gregor Mankiw.

Yeni alçılarla, yeni tuğlalarla dönüyorum yazım hayatıma, yeni ismimle daha güçlüyüm.

Sagu, yeni yılımızı kutla. 2016 mide bulandırıcı hikayeleriyle geri dönüyor...

3 Ağustos 2014 Pazar

21 Temmuz 2014 Pazartesi

dostlar

Blog'un tasarımıyla az oynadım daha okunabilir olduğuna inandım.Eğer daha okunabilir bir tasarım bulan olursa oynasın az.Belki böylece birileri bir şey yazar, birileri de kolay okur. Hadi kaçtım byes.

19 Şubat 2014 Çarşamba

A Concise Course in Algebraic Topology

Bugun evlatlik oldugumu ogrendim. Sacmasapan bir sekilde. Annemlere de daha soylemedim. Sinirlenir dimi insan lan? Cok moralim bozuldu olm. Eyvallah abi evlatlik olursun, sikinti yok. Da niye sakliyorsunuz lan benden? Ben hali sahada hep karsi takima gonderilen ama hic sesini cikarmayan adamim olm. Beni azicik taniyan biri bilir lan, azicik taniyan biri bilir.

-Ozgur sen evlatliksin.
-Eyvallah be annem, eyvallah be babam, Nolucak senin amindan cikmadiysam, senin sikinden akmadiysam nolacak.

Eheh alkolluyum farkettiyseniz. Ya su blogda 3 5 yazimi okumus adam bilir lan bunun beni bozmayacagini. 24 yildir beraberiz hic mi tanimadiniz? Sonra kanka baya dusundum de mesela annemin bana hamileligiyle ilgili anlattigi hic ani yok. Babanemler dogumumdan itibaren 12 yil boyunca yaptigim her seyi anlatan bir defter bile tutmusken, kucukken yaptigim en kucuk hareket, en boktan espri bile 35 kere anlatilirken, annemin bana hamileligini anlatan kimse yok lan. Buradan hareket edip kendim mi sorguliyim istediniz anlamiyorum ki, cok gerzekce bir dusunce kusura bakmayin amk. Gerzek = GERi ZEKali bu arada. Bu hafta Alpiye gidecektim Rochester'a. Yalan oldu o da amk canim hic istemiyor. Annemlerin yanina gitmeye de gotum yemiyor su an cok sinirliyim de heralde sike sike gidicem. Toronto sokaklari da hic tribe musait degil kankalar be. Bi de cok soguk hava. Yazis da.

Sinirliyim amk sinirimi cikaracak yer bulamadim butun gun. ALisverise gittim migros tarzi, iki meyve aliyim dedim aksama icecem gibi duruyor. Bir kalabalik, efsane sira var niyeyse. Ve tum kasalar full calisiyor falan. Milletin grocerysi gelmis. Express line'da her kasanin basinda 10-12 kisilik sira var, ben oyle diyim. Anlayin. Yanimdan bir orospu cocugu geciyordu, bildigin uzun boylu orta yasli yabanci. Yuksek sesle "Herkes niye bugun alisverise cikmis ki yeaa" dedi. Dondum dedim orospu cocugu sana ne? Sana ne lan amcik agizli sana ne? Hep ingilizce tabi. Asshole masshole. Orada bi sessizlik oldu. Siktirdim gittim elimdekileri de kenara bir yere biraktim. Sinirim icimde patladi.

Sabah ne mutluydum amk diye diye okula yurudum. Seminer var, Ragnar Buchweitz ile calismaya baslama ihtimalim var. Gercek bir ustad bu arada. Bazen Melih Gokcek'e benzemesi disinda inanilmaz bir adam. Neyse, gitmezsem ebemi sikmesin diye sike sike gidiyorum. Kampuse vardim. Kampusun icinde isiklar var amk. Cok sinirleniyorum her seferinde. Universite kampusunun icinde trafik isiklari olur mu abi cok sacma degil mi ya? Her seferinde geriliyorum, araba yoksa isikta beklemiyorum. Varsa ve duracak gibiyse de elimle durduruyorum. Gormemisim bugun sagdan araba cikmis, ben de geciyordum. Bana korna caldi amina kodumun cocugu. Arabaya tekme attim. Sonra yurumeye devam ettim. Bagirdi arkamdan, kavga etmeye gotum yemedi. Herif cinliydi. Cinli derken Chinese. Cin.





Bu son olay olmadi aslinda. Ama olabilirdi. Her seferinde Ulan suradan gecerken bir araba gelse de korna calsa, ben de "This is a university campus asshole" desem, sonra donup isikta bekleyen insanlara "Come on, you are fucking university students, react!" desem diye icimden geciriyorum. 2. donemin ortasina geldim okulda, henuz firsat olmadi, heralde ileride olur. Markette de cidden baya kalabalikti, essek gibi sira vardi. Adam da kendine kendine soylendi. Ben de siram gelene kadar kafamda fantazi kurdum. Simdi bana soyle dese, ben de boyle derim o zaman fena koymus olurum lafi. Mesela sey derim "Give me your phone number and I will call you before I come grocery shopping" ama boyle esprili bir sekilde. Ya da mesela gayet sakin bir sekilde "Are you really questioning my shopping day preference?" derim, cevap veremez off got olur. Sonra sira bana geldi, PC Plus kartimi gosterdim (telefondaki app'i gosterip barkodu okuttum) ve aldigim armutlardan puanlarimi toplayip eve dondum. Yol boyunca son donemlerdeki favori sarkim "Ha Barilla Barilla Barilla, Halkimin Makarnasi Barilla"yi soyledim. Evlatlik da degilim demin bulasik yikarken evlatlik olsam nolur diye dusunuyordum dedim ben bunu hikaye diye yazar, blogdaki suskunluguma son veririm. Alkollu de degilim de birazdan iki birami cakip sabahki Barca - City macinin tekrarini izlerim mis. Benim keyfim yerinde beyler, mutlu bile olabilirim. O kadar.

Demek istedigim ben her seyi cok ciddiye aliyorum. Dalaman'da yasarken daha 10 yasinda, sokaktaki cocuklarla ev yapmaya karar vermistik. Tahtalar bulacaktik, cakacaktik, bizim mekanimiz olacakti. Cok ciddiye aldim, cocuklardan bazilariyla kavga ettim, sonunda yalan oldu tabii. Bir de Istanbul'a tasindigimiz ilk sene Adatepe'de otururken evin yaninda baya top sahamiz vardi topraktan, iki de buyuk kale her gun mac yapiyorduk. Ust kat komsumuz vardi, Can'in babasi. Adini bilmiyorum. Bir gun bizi 2. kattaki balkonundan izlerken "Gencler" dedi, "Bir toplanin bakalim.". Gittik toplandik. Mahalle takimi kuracaz dedi. Seker Pilic'te tanidiklarim var, forma yaptiricaz. Genc liglerine katilicaz. Yalniz bu is ciddi is, oyle yan gelip yatmak yok, antreman yapicaz, toplantilar yapicaz. Herkesin ismini aldi teker teker, mevkilerimizi sordu. FM'de yeni takim aldiginda ilk yaparsin ya nerede kim var, hangi pozisyona adam lazim diye, oyle dusun. Neyse evlere dagildik aksam, herkes heyecanli, formanin rengini konusuyoruz. Cumartesi sabahi 9daki antremana bir tek ben gittim. Yarim saat kendi kendime top oynadim. Sebastian Fioreee diye bagirirken ust kattan Can'in babasi cikti, olm git evine antreman falan yok dedi, daha erken, uyuyoruz dedi. Bu paragrafla Serdarin dedemin koyundeki taze cilek kokusu tandansini yakaladigimi dusunuyorum. Iste bu hayalkirikliklari daha ileriki zamanlarda cesitli sekillerde devam etti. 2012 Ocak ayinda hayatimdaki en buyuk hayalkirikliklarindan birini yasadim mesela, hayatta inandigim tek sey falan yalan oldu. Ondan sonra bir hali saha vardi, o da bitti, cok uzuldum. Baya uzuldum. Uzun sure anlamaya calistim, sonra anlamaya calismayi biraktim. O yuzden Whatsapp grubunun yalan olmasina uzulmedim mesela. Benim gibi kucuk dusunen bir insan icin bunu bir hayat tecrubesi olarak mi yazmak lazim acaba? Zaten bisey diyim de Istanbul'da kimle birebir gorustuysem herkes sikayetciydi lan iyi oldu siktir edin. Kanka su son paragraf ayri bir blog yazisi mi olsa ya? Bunlari da su videoyu izlerken dusundum.

http://www.youtube.com/watch?v=tCg6hJtpRXM

Iyi ki siyasi gorusum yok lan. Kesin boyle bayrak tasirdim ciddi ciddi.

10 Aralık 2013 Salı

prezo

    Tam 8 aydır bir markette kasiyer olarak çalışıyorum. Satış görevlisi de diyor bazıları. Tam 3 aydır aşığım. Müşteri de diyor bazıları ona. Hafta içi 3 gün markete gelir. Bazen 3-5 küçük şey, bazen de yüklüce alışverişler yapar. En sevdiğim zamanlar yüklü alışveriş zamanları. Ağzına kadar dolu bir alışveriş sepetiyle kasanın önüne gelir. En azından 10 dakika karşımda durur.Küçük bakışmalar.Sepettekileri banda koyar, bende geçiririm.Yüz yirmi iki lira elli kuruş.
    Ama bunların hepsi geride kaldı. Artık o markete çalışmıyorum ve buralardan dönmemek üzere gitmek istiyorum. Bir şey söylemeden çıktım ve bir daha gitmedim o markete, gerçeği bilmiyorlar. Ben gerçeği söyleyeyim eğer kredi kartı kendininse adı Deniz. Geçenlerde kısa bir alışveriş için geldi ve bir kaç şey aldı. Bütün ürünleri geçirdiğim de biraz duraksadı ve arkamdaki kilitli dolaptan prezervatif istedi. Gözlerinin içine baktım. Yutkundum. Elim anahtara gitmedi bir an. Belki vazgeçer sandım duraklayınca. Olmadı, bekledi karşımda çekinmeden. Ne diyebilirdim de vazgeçirebilirdim onu.Böyle bir söz var mıydı acaba dünyada.Keşke biraz kitap okusaydım,biraz film izleseydim belki birileri çözmüştür bu durumu daha önce.Anahtarı elime aldım kilide uzattım.Elim hafif titredi.Hiç hatırlamıyorum markasını, çeşidini herhangi bir prezervatife uzandım.O değil dedi bir yanındaki.Tercihi de çok netti.Bir yanındakini aldım kasadan geçirdim.Yirmi iki lira seksen kuruş.Karttan geçirdim fişi verirken istifa mektubumu düşünüyordum.Kimin o prezervatifi sikine geçirip onun üstüne çıkacağını hayal etmemek için hemen başka şeyler kurmaya başladım.İstifa mektubu yazdım, Almanya’ya kuzenlerin yanına gittim,cumartesi gecesi barda bir kızla tanıştım,milli piyango bana çıktı…

    O gün izin isteyerek erken çıktım marketten. Hayallerim bitmişti. Daha önce pek hayal kurmamışım sanırım, hemen bittiler. Sıra o prezervatifi takacak kıllı, iğrenç adama gelmişti.Kirli sakallıydı,rahatsız etmeyecek hafif bir göbeği vardı, bir kafenin ortağıydı ve başka projeleri de vardı.Zorba Yaşar’ın meyhaneye girdim, içtikçe adamın yüzü kafamda daha da netleşiyordu.Hiç tanımadığım bir adamı tanımaya başlamıştım.Yine çok rahatsız etmeyecek bir serseriliği vardı.Gençliğinde seyyarda film satmış,pazarcılık yapmış,garsonluk yapmış ve en sonunda bir kafeye ortak olmuştu.34 yaşındaydı.Yüzündeki çizgiler, sakallarını bastırıyordu yer yer.Zorba’nın meyhanedeki 13. günümdü.13 gündür işe gitmedim, herhalde kovmuşlardır.Son 2 gündür yazdırıyordum içtiklerimi.Maaş bitti.Muhtemelen prezervatif kutusu da bitmiştir.

11 Ekim 2013 Cuma

Bildiğin çöp poşeti.

Bildiğin çöp poşeti, battal boy.10 yaşında ölüm kokusu.Öyle metafor falan değil bildiğin ölüm kokusu,çöp yığını nasıl kokuyorsa benzer bir koku.Metan gazı çıksa yeri.Patlamalar beklenmeli.2 ay önce manitalarla çılgınca buz pateni yaptığın buz pisti full battal boy çöp poşetine geçirilmiş ceset dolu.Ne görüntü.Olaydan çok sonra anlıyor insan ne biçim bir şeymiş.O zamanlar eğlenceli, çadırda kalıyoruz çalılara işiyoruz tabii.17 Ağustos 99'dan iki hafta sonra.Gölcükten geçerken aldım ölümün kokusunu.Çöp kokusu gibi bir şey ama belli ölüm kokuyor.Sevdiğim bir kız vardı 4. sınıfta, o zamanlar cep telefonu falan hak getire ancak babamın araç telefonu teknoloji dediğimiz.Hatun öldü depremde diye yıllarca yas tuttum şerefsizim.Öldü de ben onun kokusunu kokluyorum gibisinden triplere girdim Gölcük'ten geçerken.Derde bak.Yüz binler ölmüş manitanın yasını tutuyorum.Yavşak insanoğlu işte. İlk facebook açtığımda anladım ki ölmemiş manita.Geçen evlendi.Hiç bir yerim cız etmedi.Zaten burnuda çok kötüymüş.Şimdiki aklım olsa takılmazmışım. Keşke şimdiki akıllarımız hep geçmişte olsa.
Alman ev arkadaşımın getirdiği jagermeister'i içerken 4. sınıftaki manitayı,99 yılını,10 yaşındaki halimi hatırlıyorum.Oğlum bilemezdim ben böyle olacağını.Bilemezdim.Nereden bileceksin ki.Kariyer planı lazım. Kariyerlerimizi planlayalım sonra da grup seks yapalım.Bu arada kaç zamandır tık yok.Olsun be çok da mühim değil.Gerçekten lan çokta mühim değil nedir yani!
Kerim ben gideceğim buralardan.
Nerden çıktı abi şimdi?
Yok be oğlum düşünüyordum bayadır, benim kuzenin yanına, o gittiydi ya 3-4 sene önce işini kurmuş,evini tutmuş, onun yanına,sonra sende gelirsin?
Yok be abi
Niye oğlum napıcan ki sanki burada?
Orada ne yapıcan be abi?....

İyi geceler.

4 Eylül 2013 Çarşamba

A student's guide to Hart House.

You're a U of T student, so you're already smart, but are you a leader? How are your debating skills? ...

Olm ben cok zekiyim. Ama lider olmaktansa yardimci oyuncu olmak kaderim. 5 yil boyunca ben "Batuhanlar"da yasadim. Kaderim dedigime bakmayin, secme sansim olsa yine bunu secerim. Yine Batuhanlar'da yasar, Munir'in arkadaslariyla arkadas olur, Avrupa'yi kör uzerinden okur, Istiklal'de Serdar'i takip ederim. Tanidigimiz kizlar Emrah'la bulussun, ben o gun Emrah'la bulusmus olayim, boylece sosyalleseyim isterim. Politik gorusumu Fatih Tuncer'in belirlemesi beni mutlu eder, Matematik Koyu'nde Ertugrul'un yancisi olmak hosuma gider. Esbaskanliktan hoslanmam. Baskanliktan nefret ederim. Dostlar nereye savurursa oraya giderim. Oyle ki Alp'i bir gunde siler, bir gunde barisirim. Gizem'den nefret eder, sonra koklasirim. Omurgasiz sanmayin beni dostlar, ben yardimci teknik direktorluge alisigim. Benim onurum siz ne derseniz o. Bugun Pervin Buldan'i Emine Ulker Tarhan'a tercih ediyorsam, bunun sorumlusu yine sizsiniz. Su oryantasyon sikinde herkes barbeku kuyrugunda sosyallesirken ben tek basima iceride iciyorsam, Caner abi "Hadi olm siraya girelim" demedigi icindir.

Ben simdi ne yapayim bundan sonra, bi soyleyin. Tek basima mi sosyalleseyim? La kimse gecenin bi yarisi arkadasini arayip "Kensington'dayim dayak yedim gel" diyerek arkadasinin arkadasligini test eder mi burada? Bu arada insiyatif alip buradan kardesimin uzerine gidilmemesi gerektigini soyliyim. Unite.! Benim tek inandigim politik gorus sizsiniz.

Olm butun dunya gerizekali. Ben simdi o kadar gerizekalinin arasindan daha az gerizekalilari nasil seceyim?

Galiba yapabilecegim tek sey hayatimin cok guzel bir bolumunun geride kaldigini kabullenmek ve onume bakmak. Bu saatten sonra gecmisimden umabilecegim tek sey bir gun Pinar'i yeniden opebilmek olur. O da sadece bir umut iste.

25 Ağustos 2013 Pazar

Zargolar peşimde!

   Hiçbir zaman yapmayacağımı düşündüğüm bir şey yaptım.Çaldım.2 bira.Küçük bir marketten.Anladı çakallar, koştu peşimden.Koşarken bağırdılar,çığlık attılar. Zargoların gelmesi an meselesiydi.Bu şehirde zargolar gerekli olduğunda gerçekten geliyorlardı.Arkamda market sahibinin çığlıkları ‘polizei’ ve yarısını anlayabildiğim küfürler.Bir elimde açılmış ve iki yudum içilmiş biram, diğer elimde hiç açılmamış olan biram.Çalıntı biralarım ve göt korkumla beraber terlerimi etrafa saçarak koşuyordum.Dar bir sokaktan içeri girdim, içimden buraya Toma’yla giremezler diye geçirdim.Ulan adamlar sanki adi bir hırsız için koca araçlar getirecekler. Muhtemelen polis arabasıyla önümü kesecekler ve hikaye bitecek. Market sahibinin çığlıkları yerini polis sirenlerine bıraktı. Sağımda bir apartman girişi gördüm, girişi geniş bir avluyu andırıyordu. Saklanmak için ideal bir mekana benziyordu.Ulan 2 bira için düştüğüm şu duruma, akıttığım şu tere bak. Avludan girdim içeri.Ortada bir boşluk ve etrafında birçok ev vardı. Sağ tarafımda kızlı,erkekli,köpekli bir grup bira içip muhabbet ediyorlardı.Sesli sesli gülüşmeleri beni gördüklerinde bıçak gibi kesildi.Beni görünce grubun reisi sandığım adam ne ayaksın gibilerinden bir el hareketi yaptı.Polisli cümleler kurdum reise.Telaşlandılar, hareketlendiler.Reisin yanındaki manita avlunun içinde bir şeyler bağırdı. Sarışın ve rastalı bir afet beni kolumdan kavradı ve apartmanın birine soktu.3 kat yukarı çıktık. Bir odaya soktu beni.İçeri de iki tane adam camda siper almıştı.Bizde diğer cama geçti afetle.Polisler sirenlerini dışarıda bırakıp yürüyerek avlunun girişinde göründüler.İlk polis göründüğü an bütün camlardan bira şişeleri yağmaya başladı.Polisler geri çekilerek anlayamadığım ama tehditkar cümleler savurdular avluya.O kadar çok bira şişesi atıldı ki eğer hepsini buradaki insanlar içtiyse, şehrin en iyi içicilerinin olduğu yerdeyim sanırım.Biraları çalmamamın üzerinden 7 dakika geçmişti.Çaldım,koştum,avluya girdim hayatımın kadınıyla tanıştım,şişe fırlattım.Savaş başladığı gibi bir anda bitti.Savaşın ardından sarışın rastalı saçları, bütün vücuduna yayılmış dövmeleri, yırtık mini şortuyla afet daha bir afetti şimdi.Diğer camdan şişe yağdıran iki lavuk afete yaklaştı ve sırayla ikisi de belinden kavrayıp dudaktan yapıştılar.OHA! Bende üçüncü olarak sıraya mı girsem diye bir an aklımdan geçti ancak fark yaratmak adına bunu yapmadım. Böylece gözüne girebilirdim belki,onlardan farklıyım ayağına. Camdan avluya bir kesik attım. Büyük bir toplantıya hazırlanıyordu avlu. Bizde avluya indik toplantıya dahil olduk.Reis çıkıp gür sesiyle bir şeyler söyledi beni göstererek. Arkamdakiler sırtıma vurdular eyvallah dercesine. Afette dokundu sırtıma sıcacık eliyle.Ama ne dokunmak.Ah keşke o odada bende sıraya girip konduraydım buseyi dudağına, kavrayaydım ince belini ellerimle.Ne olup bittiğini pek anlamasam da, onlara hiç benzemeyen kıyafetlerim ve saçlarımla aralarına kabul aldığımı anlayabiliyordum.Acaba benimde bir odam olacak mıydı burada ya da rastalı afetten çocuklarım.Bir oda gösterdiler uyumam için birde bira tutuşturdular elime.4 kişiyle paylaştığım sünger yatakta,elimde biram çocuklarımın avluda bisiklete bindiğini, sigaraya başladığını hayal ettim bir süre.Sarı rastalı afetimle şuan ayrı odalarda ayrı hayaller kursakta bir yolunu bulup, hayallerimizi birleştirecektim.Kızımız evlilik çağına geldiğinde karşısına çıkıp bizde dışarıya kız vermek yok, avludan biriyle evleneceksin diye çıkıştığımı düşündüm.Yeni bir hayata uyanma heyecanıyla sızdım.Kuzenimi ve boktan ailesini hiç özlemedim!

ellere vermem seni

http://fizy.com/song/tanju-okan-pinar-basi-burma-burma/3ijlve

26 Temmuz 2013 Cuma

Düş

   Sigara ve alkolle boğulma arzumun bir kaç nedeni vardı. En baskın olanı seçtim ona içtim. Ona üfledim dumanı. Halkalar yaptım sigara dumanından, ağzım amcık zerafetinde. Hayal kurmayı biliyordum. Hayallerim olduğu sürece ölmeyeceğimi de. Hep düştükten sonra ayağa kalkmaktı en erdemli olan. Bugün düştüğüm yerde, çamurlar içinde sigara yakmak istiyorum, çamurlu ellerimle. Yağmur suyuyla dolmuş çukuruma getirin bir sonraki içkimi. Annem makineye atmasın bir de kirlilerimi. Babama söylemeyin düştüğümü. Yüzü düşer sonra. Çekemem bir de onu. Daha dibe vurmak istiyorum, sonra ben söylerim ona. Kafam zonklasın bir hele. Sonra bakarız.Sonra. Düşerken ki adrenalin hiçbir şeyde yok valla. Boşluğa doğru, için de bir boşluk oluyor böyle. Gülümseme oluyor yüzünde. Ama o geçen gün çay içerken ki gülümsemelerimize benzemiyor bu.

''Başkalarıyla mutlu olan kadınlar, kendimi bana hep kötü hissettirmiştir.'' Bekleme Odası / 2003

24 Temmuz 2013 Çarşamba

" Bir Sarhoş Olmam Eksikti* "

Ben bu aralar çok duygulanıyorum. Bir o kadar da gururlanıyorum. Pek tabi içinde bulunduğumuz dönem ve yaşananlarla doğrudan ilişkili bu halet-i ruhiyem. Direnişin ilk günleriyle beraber yaşadıklarımızın yanında, sikik sosyal medya vasıtasıyla şahit olduğumuz olaylar, yaşanmışlıklar, ince duygulanmalara sebebiyet veriyor bende istemsiz. Ara ara gaz kokuları duyuyorum gaipten.
Niyetim direniş yazısı yazmak falan değil, tek meramım halim nicedir onu anlatmak.
İstanbul'a gelişim ve yatakhane-lise hayatımızla, daha doğrusu aileden ayrı bir hayat kurmaya başlayışımızla, anne ve babam tarafından çokça sitemle karşılanmıştır, arkadaşlarıma olan düşkünlüğüm. Yeşiltepe'nin nedenini hatırlamadığım bir tartışmada, "şimdi arkadaşım deyip koruduklarının hiçbiri yarın yanında olmayacak, her koyun kendi bacağından asılır." deyişine kontrolümü kaybederek çıkışım hep aklıma gelir bu hallerde. "Nooldu lan göt!" derim içimden.
O dönemde daha cüretli miydim bilmem ama, bu konuda götümün atmaya başlaması yakın dönemde oldu. Mezuniyetler, işler güçler, başka ülkelere taşınmalar, manitalar falan... Sonrasında evlilikler de olacak inşallah. Bunların hiç birine itirazım olmadığı gibi hepimiz için dilediğim şeyler. Ama bir yandan da bu bağlılığı anlamadan elimizden alacak şeyler gibi geliyor bana.
Demem odur ki kardeşlerim; sahip çıkalım elimizdekilere. Boşlamayalım, üzmeyelim birbirimizi. Hazırlıkta Emrah'ı tokatladıktan sonra Vasvi'nin küsmeyi yasaklaması hala geçerli benim için.
Son olarak şu on yıl için hepinize diyeceğim tek şey; Eyvallah.

*http://www.youtube.com/watch?v=fZ07O8D1Xkg

p.s: Şu iftarı konuşalım beyler geç olmadan.