28 Nisan 2011 Perşembe

Benim Çılgın Projem

"

şimdi geldik bu kölne. burada tek övündüğüm şey, bu kemençe. ulan bok yiyen. herkesin suratı meymenetsizlik akıyor ya. hepsi bir kokuyor leş. bu oda türk kokuyor. buradan çıktığım anda başka bir şey kokuyor ya. ..(?).. gittim bankaya, bana dedi ki: "buraya bi şey edemez... (almanca konuşuyor.)". dedim "ne oluyor ya, git başımdan.". gittim. yolda dedim ki "ulan melodi(?), ne varsa yine türklerde var. girelim şu dönerciye de bir soralım.". girdik içeri. dönerci abim bir baktı, gözleri çaktı, bana dedi ki... ?... buraya memleketim türküsünü söyle ..... güzeeel türkiyeee... dedi ki "kızım gel sana bir tarif edeyim, burada türk bankaları vardır." dedi. dedim "abim ya, balını yediğimin memleketimin abisi ya.". sonra gittik. (bunların biraları da bir tuhaf, yere koydum (?), taştı.). neyse, mevzumuza devam edelim. buraya gelecek bacılar, yavrularınızı yollarken analar babalar, yavrularınızı gönderirken almanca öğretin onlara. bu almanlar çok fena ingilizce bile konuşmuyorlar bizimle ya. neyse, ondan sonra, öyle de böyle de, öyle de böyle de, biz geldik bugün ziraat bankası. bir girdim içeri. türk. herkes türk. bir sıcak, bir ısındım. zaten dışarıda yağmur yağıyor. girdik içeri, bir ısındım. bir baktım oraya, gişenin oraya. bir tane laz karısı(?) bağrınıyor. "ha buraya geldik uşağım, bu paraları nasıl halledeceğiz?" diye. dedim ki "canım memleketim" hiç çıkasım gelmedi. girdik gişeye. orada adam nasıl yakın var ya bir yardımcı bir yardımcı, kendi bankası olmamasına rağmen garantinin numarasını bile verdi bize ya. vallahi toprağımın insanı bir başka oluyor. sonra geldik. burada ...(?).... bir şeyler. sonra geldik evimize, alışveriş falan yaptık. bildiğin kaşar peyniri, eski kaşar böyle yani delik delik olan. ulan bir aç, bir ayak kokusu, bir ayak kokusu.. ulan bok yiyen. bunlar ne ..(?).. bunlar ..(?).. pislik. yolların ortasında "gur gur gur gur" burun çekiyorlar ya. hepten pislik. metroya biner köpeği, alışveriş.. girdik, new yorker'da alışveriş yapacağız, t-shirt bakıyoruz, ulan oradan köpekler geçiyor ya. insan, hadi ben seviyorum köpeği, benim annem gelse ne yapacak orada? anam gelse ne yap....? ablam! ya bizim bacı korkuyor köpekten, ne yapacak o? hiç bunlar, hiç bizim gibi değiller. bir meymenetsizlik, bir ..(?).. .. neyse, bu köln maceramızın ilk günleri böyle geçiyor. yani ben anladım ki ha buraya gelseydim ben gerçekten almanca konuşurdum (?). çünkü nereye gitsek türkçe. ulan bir bakkala girdik, gördük orada sırma su, ulan atladık ona ya. sonra adam anladı bizim olduğumuzu, türk olduğumuzu. çakmak istedik, bize bir kırmızı bir beyaz verdi. ne? bayrağımızın, şehitlerimizin kanıyla alınmış kırmızı renginin üzerine düşen ayla yıldızın beyazı... içim sızladı, içim sızladı. gerçekten bir el fatiha şehitlerimize. neyse, burada bitiriyoruz.

"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder