11 Kasım 2010 Perşembe

Faşizme Karşı Omu Zomuza


hava erken kararıyor artık. yunancaya girmeden kararmıştı bugün.

çarşamba günleri dersten 7de çıkıyorum. güney meydana bi bakıyorum. eve dönüyorum. çarşamba akşamları boğaziçi, college kafası albert long hall'da klasik müzik konserlerine katılıyor. onları kesip evime gidiyorum. bugün ise her zamankinden farklıydı durum. o konsere girdim. anlatıyorum.

hıncal uluç'la birlikte girdik salona. benim koltuğum biraz arkadaydı. görüşürüz hıncalcım dedim. gülümsedi. çok yaşlanmış. bir eski dostu bu kadar aciz görmek insanı yaralıyor.

ne zaman eski bir dost görsem
karşı koyamam gözlerim dolar
hıncal yine formundaydı
gözlerinde munzurluk
boynunda fular

dört el piyano çaldılar. o an hiç yapmayacağım bişey yaptım. yerimden kalktım. dansetmeye başladım. modern dans diye bişey varsa onu yaptım. zaten arkalardaydım. pek gören olmadı. ama görseler de umrumda değildi. gözlerimi kapadım. uçtum. sadece dansettim. ve müzik dinledim. ritm duygum yoktur. ama müzikle bir olduğumu hissettim. dansettim.

ve birden alkışlar duymaya başladım. yanımdakiler alkışlamıyordu. kimse alkışlamıyordu. müzik durmuştu. san'atçılar gitmişti. herkes oturuyordu. müzik dinliyordu. ama alkışlar duyuyordum. ben havadaydım. yerçekimi kaybolmuştu. elimi kaybettim. etrafıma baktım. bulamadım. elsiz kaldım. kolsuz kaldım. bacaklarım kayboldu yavaş yavaş. ve hoop kayboldum.

adamın biri bana baktı saf saf. ben alkışlıyordum. müzikten çok fazla anlamam ama güzeldi heralde. hıncal uluç da alkışlıyordu çünkü. az önce bi adamın uyuduğunu farkettik topluluk olarak. uyurken alıp verilen yüksek sesli nefesleri ele verdi onu. rüya da görmüş sanırım. bana bakan adam o galiba. beni mi gördü rüyasında acaba?

tk dersinde başkasının rüyaları diye bi kitap okuduk. yazarı bayramdan sonraki pazartesi söyleşiye gelecekmiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder