8 Ekim 2010 Cuma

Ezikse ezik, kobiyse kobi


Saat 9.15 te alarm çaldı. 10da girmem gereken bir dersim vardı. Kendimce haklı bahaneler uydurup alarmı kapattım. 2 haftadır ilk defa yapıyordum bunu. Uyumaya devam ettim. Uyandım, saate baktım, 13.59. O an bir pişmanlık çöktü üstüme. Hem geç uyanmanın hem de yaptıklarımın pişmanlığı. Hiç bir mantıklı sebep bulamadım yaptıklarıma. Güzel giden hayatıma ufakta olsa bir sekte vurmuştum. Düzenimin bozulması yaptığım hareketten bağımsız olamazdı. Karşımda duran Bob Marleyle göz göze geldim. Naptın olum dedi, salak mısın? Sorma abi dedim. Biliyordum, Bob abiye karşı da mahcuptum. Beni öyle görsün diye orada değildi. Bir gece oldu öyle be abi, affet beni. Ben sana daha neler göstereceğim.

Camdan dışarı baktım, yağmur yağıyordu. Pencereyi açtım. Hava çok soğuktu, ne o beni istiyor ne de ben onu istiyordum. Salonu topladım, buzdolabına baktım. Sucuğu elime aldım, bozuk olabilirdi. Bıçakla kesip bakmam yeterliydi, üşendim. Odaya gittim, telefonu aldım, bir dostumu aradım. Sonra tekrar buzdolabına gittim. Sucuğa baktım, bir kısmı hala yenebilirdi. Bakkaldan yumurta aldım, sucuklu yumurta yaptım. İki dostuma mesaj attım. Birine bir tane daha attım. Aradı, geliyorum dedi. Sonra diğeri de aradı, okuldayım, arkamda o oturuyor dedi. Akşam maçı nerede izleyelim? Ah o liseliler.

Bir dostum mutfağa giderken gayriihtiyari olarak kendi kendine şöyle demişti 'Utanıyorum.' Neden dediğini hatırlamadığını söylüyor. Ömer Erdoğan sen çok büyük bir adamsın. Bloga da uzun zamandır kimse yazmıyor. Yapmayın beyler.

Yazıyı Ramazan hocamızın lise hazırlıkta yaptığı konuşmasından bir kesitle bitiriyorum 'Bunu yapan zaten hayvan yavrum. Görüyosan, sende bişey demiyosan, sende hayvansın yavrum.'

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder